Kapadokya’da bulunan özel kiliselerden en fazla ziyaretçi alanlardan biri olan St. George (Aziz George) Kilisesi Hristiyan dünyasında bir ikon haline gelmiş Aziz George’un efsanevi hikâyeleriyle donatılmıştır. Bölgede yer alan kiliseler arasında bozulsa da görkemini kaybetmeden ilgi gören yapının apsisi çökmüş durumdadır. Kilisenin bir diğer adı da Kırkdamaltı Kilisesi olarak bilinmektedir.
Düzensiz çokgen planlı, düz tavanlı ve tek nefli mimari yapısının yanı sıra zeminde ve nişlerde mezarların bulunduğu ilginç bir tarihi geçmişe de sahiptir. Mezar yazıtlarında farklı mesajlara rastladıkça tüylerinizin diken diken olduğunu hissedebilir, her ne kadar bozulmuş bir yapı olsa da buradaki yaşanmışlıkları hissedebilirsiniz. Rastlayacağınız mesajlardan biri, kuzeydoğu nişinde yer almaktadır ve Tamara isimli Gürcü bir Prensesin bu kilisenin banisi, araziyi bağışlayan kişi olduğundan bahsedilmektedir.
Bölgedeki diğer kiliselerden daha farklı bir yapıya sahip olan Aziz George (St. George) Kilisesi, Selçuklu Sultanı 2. Mesud ve Bizans İmparatoru 2. Andronikos zamanında, 13 yüzyılın sonlarında yapıldığı tahmin edilmektedir. Yapıldığı dönemde bu bölgeye Anadolu Selçuklu Devleti hakim olduğu bilinmektedir. Selçuklu Sultanı 2. Mesut’un ordusunda görevli Hristiyan bir komutan ve eşi kilisenin yapımında rol almıştır ve kiliseyi Aziz George’a adamışlardır.
Freskler arasında sunma sahnesinin yer almasının yanı sıra aynı zamanda 2. Mesut’a ait bir figür de yer almaktadır ve bunlar en önemli freskler arasındadır. Türk kültür tarihi açısından da fresklerde yer alan atların kuyruk düğümlerinin Türk usulü olması, Türk tarzı motiflerin ve giyimlerin resmedilmiş olması son derece önemli detaylarındandır.
Yapılan araştırmalar sonucunda 1283-1295 seneleri arasında bu kilisenin sıklıkla cenaze törenleri için kullanıldığı öğrenilmiştir. Döneminde de şu an turistik amaçlı olduğu gibi, o zaman da en fazla ziyaret edilen kutsal mekânlardan biri olmuştur. Hemen her yerinde bir mezar bulunmasının nedeni de cenazeler için tercih edilmesidir ancak mezarların sayısı kilise içinin toprakla dolmasından ötürü tam olarak belirlenememiştir.
Yıkılmış apsisinden itibaren duvarlarda yer alan portrelerde Yakarış, Doğum, İsa’nın başkalaşımı, çarmıha geriliş, göğe yükseliş, Meryem Ana’nın ölümü, Aziz George’a övgü ve azizlere ait çizimler bulunmaktadır.
Aziz George (St. George) Hristiyan dünyasının önemli isimlerinden birisidir. En meşhur efsanelerden biri olan Aziz George ve Ejderha (St. George and The Dragon)ile tanınan ve kutsal günü 23 Nisan olarak anılan önemli bir kişidir.
Bu hikâye Ortadoğu üzerinden Avrupa’ya gelmiştir. Romalı bir asker olan George’un, üzerinde Roma İmparatorluğunun bulunduğu şimdiki Türkiye topraklarında yaşadığı bilinir. Aziz ünvanını bölgeden bir süre sonra sürülüp, işkence edilip öldürülmesinin ardından almıştır. St. Georgios’un bu efsanesinin Kapadokya için bu kadar özel olmasının nedeni, George’un yaşadığı bu bölgenin Hristiyanlaşmasının hikâyesi olmasından kaynaklanmaktadır.
Hz. İsa’nın en önemli müritlerinden biri olan St. George, tüm dünyada büyük saygı ve sevgiyi kazanan bir şehit olmuştur. Hikâyesi din şehitlerine karşı olan hassasiyeti ve sevgisiyle beraber Hristiyanlık mücadelesi vermeye başlaması, binbaşı olması ile başlamaktadır. Açıkgözlülüğü, zekâsı, merhameti, dinine bağlılığı gibi özelliklerle hemen dikkat çekmeyi başarmıştı. Bu nedenle kısa sürede Başkomutan ünvanını alarak askerlik hayatını Hristiyan dininin ilkelerinden ayrılmadan geçirdi.
Bu din için başlayan zor günlerle beraber Roma İmparatorluğu’ndaki yüksek rütbeli kişilere emirler gönderilerek tüm Hristiyanların tutuklanması emredildi. Ancak Aziz George bu fikre katılmadı ve kendi bölgesinde bu emirleri kesinlikle uygulamadı. Bunun üzerine kin ve nefretle dolup taşan imparator St. George’un çok ciddi işkencelere maruz bırakılması emrini verdi.
Adeta bedenini delik deşik hale getirmek üzere çok sayıda zehirli, sivri oklarla işkenceye başlandı. Ancak efsaneye göre oklar kesinlikle George’un bedenine varmadan bükülüyor ya da eğiliyor, ona zarar veremiyordu. Hırsını alamayan imparator daha sonra da onu zindana hapsetti. Ayaklarını bağlayarak göğsüne devasa bir taş yerleştirip ölüme terk ettiler. Mucizelerle beraber Aziz George’un ölmemesi ve Kapadokya’da bulunan bir köye musallat olan dehşet saçan bir ejderhayı öldürmesi üzerine adı büyük bir ün yapıp, Orta Çağ’dan bu zamana kadar ulaşmıştır.
Portekiz, Çin, İngiltere, Kanada, Katalonya, Etiyopya, Yunanistan, Rusya, Sırbistan ve Bulgaristan gibi birçok bölgede aziz kabul edilir. Beyaz üzerine kırmızı artılı İngiltere bayrağı aynı zamanda Aziz George Bayrağı olarak da bilinir.
Kapadokya’nın birbirinden güzel yerlerinden biri olan Ihlara Vadisi, efsaneleriyle ünlenen St. Georgious Kilisesi’ne ev sahipliği etmektedir. Aziz Georgios Kilisesi Güzelyurt ilçesi, Belısırma Köyü’ne bağlıdır. Belisırma Köyü’ne 1 km. uzaklıkta bulunan kilise, Ihlara Vadisi’ne en tepeden bakan yapıdır.
Tipik bir Anadolu Köyü görmek için ziyaret edilmesi gereken bu köyde aynı zamanda Melendiz Çayı’nda bulunuyor. Gezi arasında çay kenarında yer alan çok sayıda lokantada verilebilecek molalarla bölgede yer alan 100 kilisenin ziyarete açık olan 14 tanesine ziyarete başlayabilirsiniz. Belisırma Köyü’nde yer alan Kırkdamaltı Kilisesi, buradaki 7 kiliseden en özelidir ve Melendiz Çayı’nın batı kenarında bulunmaktadır. Bölgede gezilebilecek diğer kiliseler Ala Kilise, Karagedik Kilisesi, Bezirhane, Bahattin Samanlığı Kilisesi, Direkli Kilisesi ve Batkın Kilisesi’dir.
Kilise Kapadokya’nın manzarası, doğası ve gezilecek kiliselerin birkaçını barındıran meşhur Ihlara Vadisi’nde yer aldığı için kiliselere giriş için ücreti yok. Çünkü Ihlara Vadisi’ni gezeceğiniz bölgeye girerken giriş ücreti olarak 20 TL ödemek durumundasınız. Eğer Müzekart sahibiyseniz bu ücretten muaf olacaksınız. Bir yıl içerisinde 2 defa Müzekart ile Müzekart + ile sınırsız sayıda ziyaret edebilirsiniz.
Soğanlıdere vadisi, volkanik Kapadokya bölgesinin güneyinde, Kayseri ili Yeşilhisar ilçesinin sınırları içerisinde, ilçeye 15 km uzaklıkta yer alır. Soğanlı köyü ile Vadiyi içene alan bölge “Soandos” adıyla bilinmektedir. Soandos vadisi, Toroslar üzerinden geçerek, Kayseri’yı Bizans İmparatorluğun’nun güney kentlerine bağlayan yol üzerinde bulunur. Güneyden ulaşılan vadi, kuzey ve batıya doğru iki kola ayrılmaktadır. Vadinin kuzeyinde Güzelöz, Doğusunda Keşlik, güneydoğusunda Kale ve Akköyler vardır. Bu vadide IX-XII. yüzyıllar arasındaki dönemde oluşturulan kayaya oyma Bizans dönemine ait kilise, şapel, mezar ve manastırlar, konutlar, zirai kuruluşlar vardır XII. yüzyılda imparatorluktaki iktidar mücadelelerinde önemli bir rol oynayan aristokrat asker ailelerinden biri de Kapadokya’daki “Skepides” ailesidir. Özellikle Soandos vadisi bu aile tarafından kurulmuş kayaya oyma yapılardan oluşan zirai ve dini bir yerleşim olmuştur. Bizans imparatorluğunda İmparator ailesi ve kilise ile birlikte geniş arazi sahibi bu aristokrat ailelerin de sanatta söz sahibi olduğu görülür. Böylece askeri ve idari kimlikleri nedeniyle başkent Konstantinopolis ile olan yakın ilişkide olan Skepides ailesi baniliğinde X. yüzyıl ile XI. yüzyılın üçüncü çeyreği arasında verimli, üretken bir dönem yaşanır. Dolayısıyla bu aristokrat aileler, kiliselerin duvar resimlerini başkentten getirdikleri ustalara yaptırmışlardır. Bölgede çalışmalar yapan araştırmacı Ousterhout, köyün merkezindeki VI. yüzyıla ait tek nefli, kagir yapı olan Ak Kilise’nin köydeki cemaat kilisesi olduğunu belirtir. Rott seyahatnamesinde bugün yok olmuş olan bu yapının çok köşeli apsisinin fotoğrafını yayınlar. Yapı, apsis cephesindeki pencereler ve cepheyi dolanan profilli silme ile İç Anadolu’daki kagir kiliselerin cephe özelliklerini gösterir. Vadinin batı uzantısında ise kayaya oyma büyük bir yapı kompleksinin olduğu bildirilir. Bu yapı komplesinin kuzeyinde kör kemerli bir cepheye sahip büyük bir salonun olduğu görülür. Kompleks ile çağdaş olduğu düşünülen doğu şapeli kapalı Yunan hacı planlı olup, özel bir şapeldir. Üst katta bulunan iki nefli batı şapelinin ise yapı kompleksine sonradan eklendiği düşünülür. Komplekse ait batıdaki mekanların tarımsal ve gündelik yaşama ait birimler olduğu tespit edilmiştir. Batı vadinin güney yamaçlarında volkanik delikler mezar taşları ile mezar alanı dikkati çeker. Bu mezarlardan bazıları Roma dönemine ait olup, buradaki kayaya oyma gömü şapelleri Bizans Dönemine aittir.
Doğu-batı doğrultusunda, bitişik olarak yapılmış birer nefli iki farklı kiliseden oluşmaktadır. Kitabede isimleri okunabilen veya tamamlanabilen imparatorlar II. Basileios ve VII. Konstantinos‟un imparatorluk yılları olan 976 – 1028, kitabenin verdiği indiksiyon nedeniyle duvar resimleri 1006 – 1021 yıllarına tarihlenebilmektedir. Tek nefli, beşik tonozlu kiliseye batısında yer alan küçük boyuttaki serbest haç planlı bir narteksten girilmektedir. Kuzey ve güney haç kollarında mezarlar bulunan narteksin orta bölümüne bir kubbe oyulmuştur. Kilisenin doğusunda naos genişliğinde büyük, at nalı biçiminde bir apsis vardır. Apsisin önündeki altar ile templon duvarı ise kısmen korunmuştur. Kilisenin unda, yan duvarları dolanan bir seki dikkati çeker. Güney duvarında farklı boyutlarda iki adet arkosolium nişi bulunmaktadır. Kuzey duvarın doğusunda ise bir niş daha yer almaktadır. Kilisenin kuzeyindeki küçük boyuttaki şapel de tek nefli olup beşik tonoz örtülüdür. Şapele kilisenin kuzeyinden ve batıdaki avludan giriş sağlanır. Şapelin kuzey duvarında dört yuvarlak kemerli niş ile zemininde bir mezar bulunur. Yapı kompleksinin batısında yer alan avlu, kuzey-güney yönünde dikdörtgen planlı olup kuzeyine iki mekân eklenmiştir. Kilisenin yoğun olarak duvar resimleri ile süslü olduğu görülür. Kilise girişinde bir ithaf yazıtı bulunmaktadır. Yazıta göre 1006-1021 yıllarına tarihlenen kilisenin apsis yarım kubbesinde Dünya Hâkimi İsa (Theophany), İncil yazarları sembolleri ile Adem ve Havva vardır. Apsis duvarında ise piskoposlar ( Kornoutos, Athenogenes, Leontios, Basileos, Khrysostomos, Blasios, Nikolaos ve Theophylaktos) dikkati çeker. Naosun tonozunda “Meryem’e Müjde”, “Meryem’in Elizabeth’i Ziyareti”, “Su Deneyi”, “Beytüllahim’e Yolculuk”, “İsa’nın Doğumu” ve “Cehenneme İniş (Anastasis)” sahneleri tasvir edilmiştir. Tonozdaki bu sahneleri madalyon içindeki Tevrat peygamberleri birbirinden ayırmaktadır. Tonoz ortasındaki takviye kemerinde ise “Efes’li Yedi Uyuyanlar” madalyon içinde betimlenmiştir. Güney duvarda “Deesis (Yakarış)” ile bazı azizler, kuzey duvarda ise ayakta aziz betimlemeleri ile Konstantin ve Helena ölen kişiler için tanrıya yalvaran aracı figürler olarak yer alır. Nartekste haç kollarında asker azizler ve doğu kolunda Meryem ve “Çocuk İsa” vardır.
Kilise, Soğanlı vadisinin kuzeyindedir. Uzunlamasına dikdörtgen planlı, iki nefli, beşik tonoz örtülüdür. Neflerin doğusunda merkezi içerde at nalı biçiminde apsisler yer alır. Fakat kuzey nefin doğusundaki apsis yıkılmıştır. Güney nefin güney duvarında iki mezar nişi vardır. Kuzey neften güney nefe kemer açıklığı ile geçilir. Kuzey duvarda dikdörtgen mezar nişleri mevcuttur. Kuzey nefe giriş aynı zamanda batı duvardaki kapıdan sağlanır. Güney nef doğu-batı doğrultusunda olup kuzey duvarında dikdörtgen mezar nişleri içerir. Kilisenin kuzey nefi XII. yüzyılın ortalarına ait resimlere sahiptir. Bunlar İncil konulu; “İsa’nın Doğumu”, “Kahin Kralların Gelişi”,” Mısır’a Kaçış”, “İsa’nın Tapınağa” Takdimi sahneleridir. Kilisenin güney nefinde ise apsiste “Havarilerin Komünyonu”, “Cehennmeme İniş (Anastasis)”, “Son Yargı” sahneleri yer alır.
Soğanlı vadisinin kuzeyinde, Canavar (Yılanlı) kilisenin doğusundadır. Kiliseyi içeren Karabaş Manastırı, yedi mekandan oluşur. Manastırın doğusundaki ana kilise iki neflidir. Beşik tonozla örtülü nefler birbirinden dikdörtgen iki paye ile ayrılırlar. Neflerin doğusunda merkezi içerde at nalı biçiminde apsisler vardır. Ortasında altar yer alan apsisler naosdan basit templon duvarları ile ayrılırlar. Kuzey nef batısındaki kapı ile manastırın avlusuna açılır. Aynı nefin kuzey duvarında üç adet mezar nişi bulunur. Güney nefin duvarları sade olup güney duvarının merkezinde yer alan açıklık ile güneyindeki şapellere bağlanır. Güneyde yer alan şapeller farklı boyutlarda olup dikdörtgen planlıdırlar. Şapellerin doğusunda merkezi içerde at nalı biçiminde apsisler mevcuttur. Her iki şapelin arasında dikdörtgen planlı bir geçiş mekânı dikkati çeker. Ayrıca şapeller, kuzey şapelin güney duvarına, güney şapelin ise batı duvarına açıklan bir hol ile bağlanırlar. Ayrıca kuzey şapel batı duvarındaki bir kapı ile düzensiz planlı bir mekana sahiptir. Manastır kompleksinin kuzey batısında yer alan salon, doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen dikdörtgen planlıdır. Doğu duvarında dikdörtgen büyük bir niş vardır. Güney duvarındaki kapılarla avluya açılır. Karabaş kilisesi yoğun duvar resimleri ile bezelidir. Vadide ayrıcalıklı ve kaliteli özelliklere sahip bu resimleri dört ayrı dönem içinde incelemek mümkündür. I. Dönem; IX.yüzyıl sonu, X.yüzyıl başına ait olup, nartekste, kuzey nefte ve güney nefin apsisinde bulunur. Bu resimler: “Deesis (Yakarış)” ve “Pantokrator İsa”dır. 1050 yılına tarihlenen II. döneme ait resimler ise “Meryem’e Müjde”, “İsa’nın Doğumu”, “ilk Bakımı” ve “Melekler” ile “Çobanlar”, “İsa’nın Tapınağa Sunumu”, “Metamorfosis (Başkalaşım)”, “Havarilerin Komünyonu”, Çarmıhta İsa, Boş Mezar Başında Kadınlar, Anastasis (İsa’nın Cehenneme İnişi) ve İsa’nın Göğe Yükselişidir. Bu sahneler kuzey nefin tonozunda ve apsisinde yer alır. Batı giriş kapısı üzerindeki kitabeye göre III. dönem, 1060-1061 yıllarına tarihlenir. Bu resimler Skepides ailesinin üyelerinden oluşan bani figürleri olup kuzey nefin duvar ve nişlerindedir. IV. Ve son dönem ise restorasyon evresi olan 1211-1272 yıllarına ait resimlerdir. Batı nartekste ve kuzey nefin apsisinde yer alır.
Soğanlı vadisinin yaklaşık merkezinde, Karabaş kilisesinin güneybatısındadır. Üç nefli plana sahip kilisenin orta nefine küçük bir kubbe oyulmuştur. Beşik tonozla örtülü kuzey ve güney nefler, orta neften ikişer paye ile ayrılır. Neflerin doğusunda merkezi içerde, at nalı biçiminde apsisler bulunur. Apsislerin merkezinde apsis duvarına bitişik altarlar yer alır. Nefler batı duvarlarındaki kapılar ile batıda yer alan düzensiz planlı nartekse geçilir. Kuzey nefin kuzey duvarında doğuda bir açıklık ile batıda iki mezar nişi dikkati çeker. Ayrıca duvar önünde seki vardır. Güney nefin ise güney duvarında merkezdeki açıklık bugün içi kaba yonu taşla dolmuş bir mekâna açılır. Duvarın önünde seki vardır. Yapının batısında yer alan narteks düzensiz planlıdır. X.yüzyıla tarihlenen kilisenin duvar resimleri tek aziz, azize figürleri ile birlikte “Deesis (Yakarış)” ve İncil konulu sahnelerden oluşur. Apsis zafer kemerinde Tevrat peygamberleri madalyon içinde tasvir edilmiştir. Güney nefin tonozunda ve orta nefi kuzey neften ayıran kemerlerin iç yüzeyinde martir ve azizler görülür. Orta nefin örtü sisteminde ve batıdaki alınlıkta “Meryem’e Müjde”, “Meryem’in Elizabeth’i Ziyareti”, “Su Deneyi”, “İsa’nın Doğumu”, “Mısır’a Kaçış”, “Çocukların Katli”, “Tapınağa Takdim”, “Zekeriya’nın Öldürülmesi” sahneleri tasvir edilmiştir. Prothesis apsisinin yarım kubbesinde “Deesis (Yakarış)” sahnesi ile altta havariler resmedilmiştir. Kuzey nefin tonozunda Vaftizci Yahya ile birlikte Havari Petrus ve Paulos’un yaşamından sahneler ile İsa’nın mucizelerine ait bazı sahneler yer alır.
Kilise, yaklaşık dikdörtgen planlıdır. Doğusunda ortadaki büyük olmak üzere merkezi içeride, at nalı biçiminde üç apsis bulunur. Apsislerde duvara bitişik altarlar dikkati çeker. Ayrıca apsisler naostan basit templon duvarları ile ayrılırlar. Naosun batısındaki birbirine kemerler ile bağlanan on bir sütunlu merkezi bölüm kasnaklı küçük bir kubbe ile örtülüdür. Kilise güneyde doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı bir paraklesion (gömü mekânı) ile kuzeyde küçük boyutta dikdörtgen planlı bir şapele sahiptir. Her ikisinin de doğusunda merkezi içerde at nalı biçiminde apsisleri vardır. Şapelin batısında dikdörtgen planlı bir narteks yer alır. Narteksin güneyindeki kapı, ana kilisenin naosuna açılır. Kilisedeki İncil konulu duvar resimleri X.yüzyıla tarihlenmektedir. Burada Kubbede “Göğe Çıkış” sahnesi ile birlikte tonoz ve duvarlarda İsa’nın çocukluk dönemine ait sahneler bulunmaktadır.
Vadinin kuzeyinde, Soğanlı köyüne giden karayolun kıyısında yer alır. Yapının tamamen yıkılmış olan giriş bölümünün güneyinde bir mezar bulunur. Doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı şapel beşik tonoz örtülüdür. Doğuda merkezi içerde at nalı biçiminde bir apsisi vardır. Apsis zemininde bugün var olmayan templon duvarının izleri görülmektedir. Şapelin güney duvarı önünde seki yer alır. Aynı duvarın batısında yuvarlak kemerli dikdörtgen bir niş içinde mezar bulunur. Batı duvarında ise eksende dikdörtgen iki niş mevcuttur. Yapıya batı duvarındaki kapı ile girilmektedir. Şapelin duvarlarında, beşik tonoz ile apsis yarım kubbesinde beyaz sıva üzerine siyah ve kızıl kahve renklerde yapılmış geometrik ve çizgisel, iki boyutlu insan ve hayvan figürleri dikkati çeker. Apsisin yarım kubbesinde merkezde, dışta siyah, içte kızıl kahve iç içe iki daireden oluşan büyük bir madalyon içinde kızıl kahve bir haç bulunmaktadır. Yapının güney duvarında yılan tasvirleri ile bir yılanın ağzında insan figürü dikkati çekmektedir. Tasvirler arasındaki kitabe Markos ve Lukas incilinden alıntılar olup buradaki gömü ile ilgilidir. Şapelin batı duvarının kuzey bölümünde yaşam ağacını simgeleyen, kıvrık dallı büyük bir haç vardır. Kuzey duvarda Mezmur’dan alınan “İsa’nın Dirilişi” ile ilgili bir ilahi yapının gömü işlevini ortaya koyar. İkonoklasmus (726-843) dönemine tarihlenen; ölüm ve sonrasına ait yaşamı ifade eden imgeleri ile bu yapı, özel bir gömü şapeli olarak değerlendirilir.